29 Nisan 2011 Cuma

Fiat 126


1972 yılında piyasaya sürülen Fiat 126’dan bir tane daha. Bu sefer Etiler El Torito’nun siparişlerinin teslimatı gibi değişik bir görev üstlenmiş ama sonradan motorla teslimat daha az maliyetli oldu heralde ki bu şekilde terkedilmiş ya da zaten El Torito genel olarak iş yapmadığından mı acaba?


FIAT son dönemde 500 ve Brava ile biraz daha tasarım işine girdi diye düşünüyorum. Bir de bence Türkiye’deki FIAT algısı biraz daha ticari araç üzerine mi sanki. Giovanni Agnelli gibi bir mükemmeliyetçi ve tasarım aşığından nasıl daha farklı noktada bir marka çıkmamış anlamıyorum. “Herkes için bir araba” diyerek stratejik anlamda arabaları ulaşılabilir ve ucuz kılmış olabilirler ama İtalyan bir markadan insan daha fazlasını bekliyor. Giovanni Agnelli demişken şunu da es geçemeyeceğim. Kendisi zamanında İtalyan erkeklerin giyim konusunda örnek aldıkları biri (yani şıklıkta ilk 5’te öyle diyeyim). Mesela Nino Cerruti emeklilik dönemi itiraflarından birinde tasarımlarında James Bond ve John F.Kennedy gibi Agnelli’nin de en çok ilham aldığı kişilerden biri olduğunu belirtmiş. İşte o Agnelli bu Agnelli. Şimdi ortamda bir karizma var.



Ve sırada bazı Fiat 126 reklamları..Önce sunroof'unu manuel bir şekilde açan mutlu bir kadın ve sonra "1-adam" bu araba trafiği kolaylaştırıyor gibi birşeyler diyor, nasıl oluyorsa artık.


15 Şubat 2011 Salı

Vosvos



Bu çılgın vosvosu Etiler’de bir sokakta gördüm. Kendisi Ordulu bir Cabrio. 

Vosvos'u sevmeyen yoktur herhalde...Bizim vosvos veya kaplumbağa diye tabir ettiğimiz bu kült araba tüm dünyada 21.529.464 adet satmış. İnanılmaz bir rakam. Avrupa’da üretimi 1980’de durmuş fakat Güney Amerikalı dostlar Brezilya, Meksika, Peru, Uruguay ve ayrıca Afrika’dan da Nijerya arkadaşımız üretime devam etmiş. Bir süre sonra bunlardan geriye sadece Meksika kalmış ve o da 30 Temmuz 2003 yılında son Sedan’ı (Onlar da Sedan diyor.) üreterek bunu Meksika’yı ziyaret eden ilk Papa olan Papa John Paul II’e hediye etmiş, Papa da Wolfsburg’deki VW müzesine bağışlamış.

İşte Meksika Puebla’da üretilmiş ve şu anda VW müzesinde sergilenmekte olan "Ultimo Sédan Del Mundo" :


28 Ocak 2011 Cuma

Peugeot 504



Yine Cihangir’de bu sefer tarihi yarımadaya sırtını vermiş bir araba; Peugeot 504. Sahibi diğer bazı araç sahiplerinde olduğu gibi -kısaca- Hurda Araç Yönetmeliği’nin uygulamaya geçmesini bekliyor bilgisini aldım. Peugeot 504, 1968’de piyasaya çıkmış; 1983’e kadar Avrupa’da, 2006’ya kadar da Nijerya ve Kenya’da üretim devam etmiş. Batı ve Orta Afrika’da ise uzun süre dolmuş mantığında (bush taxi) kullanılmış.

Peugeot’nun zamanında testere bıçaklarının kalitesiyle diğer markalardan farklılaştığı için logo olarak seçtiği kuvvetli dişlere sahip aslan ise yıllar içinde şekilden şekle girmiş. 1925'te sağa mı dönsek demişler ama sonrasında bu fikirden tamamen vazgeçmişler. Bu durumda 504 için 1970 ve 1980 logolarının ikisi de kullanılmıştır sanırım.



Bu arabayla ilgili yakın tarihte ilginç bir olay var, belki hatırlarsınız. Kasım 2010’da Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin bir lafına kızan İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad Fransız marka arabasını geliri Mehr projesine (dar gelirlileri konut edindirme projesi) aktarılmak üzere müzayedede satışa çıkarmıştı. İşte ben de sonradan öğrendim ki bu araba da 1977 model Peugeot 504’müş.




27 Ocak 2011 Perşembe

Ascona 16


Adını İsviçre Ticino’daki bir tatil kasabasından alan Ascona, Opel tarafından 1970’den 1988’e kadar 3 farklı seride Ford Taunus’a rakip niyetine üretilmiş. 1988’den sonra ise Ascona’nın üretim bandındaki yerini Opel Vectra almış.




Ben bu güzel mavi Ascona’yı herkesin transit geçtiği, belediyenin zamanında elini bile sürmediği alternatif güzergah Küçük Armutlu’da gecekonduların arasında buldum. Normalde bu kadar güzel mi yoksa mahallenin içinde parlamış diye mi öyle geldi bilemiyorum ama deri kaplamaları ve topuzlu direksiyonu kendisine ayrı bir hava katmış. Çevresi gecekonduyla dolu olmasına rağmen mekanın verdiği ıssızlık, yerdeki ölü fareler ve başındaki sinekler hafif bir tırsma moduna sokmuyor değil. Neticede neden çekiyorsun sorusuna yakalanmadan kaçtım mı kaçtım.

Bu da 70’lerin Ascona 12 reklamı. Motorun resmini koydukları iyi olmuş, içimiz rahatladı. Genç, kompakt, göz alıcı ve temiz bir araba. Bugün temiz diye satmaya çalışsan baya komik.



19 Ocak 2011 Çarşamba

Buick Electra 225


Ön camdaki etiketlerden taa New Jerseylerden gelmiş olduğunu tahmin ettiğim bu üstü açılabilen upuzun Electra 225 çoktandır Kanyon AVM’nin otoparkında duruyor. 225 denmesinin sebebi uzunluğundan dolayı bu arada..Ne kadar geniş ve rahat bir araba olduğunu söylememe gerek var mı bilmiyorum..Deri döşemeleriyle de çok şık. Klasikleri böyle terkedilmiş halde görünce insanın içi acıyor. Umarım kapıdaki darbeyi yan tarafa park etmeye çalışan araçtan almamıştır.



General Motors tarafından 1968’de üretilmiş..Yani dünya çalkalanıyorken denilebilir. Araba 1968’in caddelerinde gezerken arka fonda neler olmuş neler...Üretildiği yıl hemen Türkiye’ye gelmiş midir bilemem ama gelmişse de dönem gereği büyük bir kitle tarafından pek sevilmediğini düşünebiliriz sanırım.

Hem bu model hem diğerleri bazen başrol bazen de figüran olarak 1960’tan bugüne kadar birçok filmde rol almış.

Mini seri Carlos’tan...Carlos o kadar çok arabaya inip bindi ki bu hangi ülkedeykendi tam hatırlayamıyorum.



Bununla bir tur atmak nasıl olurdu acaba?






25 Kasım 2010 Perşembe

Aleko





1990'lardan kalma bir Moskvich. Cihangir Caddesi'nde diğer araçların tersine park halinde, simetriyi bozmak için burdayım der gibi asfalta yapışmış.

Rusya kökenli Moskvich'in üretimi 1945'ten 2002'ye kadar devam etmiş. Evet tahmin edildiği üzere de Moskovalı demek oluyor. Modelin adı Aleko'nun açılımı da şaşırtmıyor:  Автомобильный завод имени Ленинского Комсомола", Aftomobilnyi zavod imeni Leninskogo Komsomola yani "Automotive Factory of Lenin's Komsomol".

Önce sadece uzaktan resim alabildim çünkü yaklaştığımda içeride genç bir çocuk olduğunu ve beni farkedince uyandığını gördüm. Bu beklenmedik durum karşısında tepkim hızlıca uzaklaşmak olduysa da sonra yeniden yaklaşarak birkaç resim daha aldım. Hayal meyal bir seyahat çantası gördüğümden gezgin bir çocuktu diye düşünüyorum. Arabanın bulunduğu yere ancak ikinci gidişimde içeriden resim alabildim, tabii gezgin çoktan yola koyulmuştu. İçeride bazı eşyalarını bıraktı mı yoksa o eşyalar daha önceden kalma mı bilemiyorum ama bir hurdanın ilk kez bir ev gibi kullanıldığını görmek güzel. İçeride dolap niteliğinde gri bir sepet ve içinde karmakarışık bir sürü eşya var.



Arka cam ise çoğu zaman olduğu gibi curcunaydı, çocukla birlikte birçoğu gitmiş. Kalanlar ise T.C. Anayasası, burun damlası, vitamin kutusu, sarımsak ve diş fırçası gibi alakasız şeyler.



80 ve 90'lardaki sadece arabanın ve modelinin yer aldığı araba reklamlarına bayıldığımı söylemiş miydim?












19 Kasım 2010 Cuma

Volvo 240


240 serisinden ahı gitmiş vahı kalmış 1974 model bir Volvo. Sahibine dair hiçbir iz yok. Emirgan Korusu yolunda yeniden dönüşümünü bekliyor.



Tasarımcısı Jan Wilsgaard 1950-1990 yılları arasında Volvo tasarım ekibinin başı ve birkaç model hariç tüm Volvolar onun elinde çıkıyor.



Yıllarca güven ve kaliteyi vitrinde tutan Volvo Mart ayında Çin'in en büyük otomotiv üreticilerinden biri olan Geely'e satıldı. Bundan sonra algıyı teslim aldıkları gibi koruyup koruyamayacaklarını göreceğiz.

9 Kasım 2010 Salı

Fiat 126



Cihangir Caddesi'nde çok küçük bir araba. Tam olarak teneke diyemesek de oldukça hafif. Yaklaşık 600 kg.

1973'ten 2000 yılına kadar büyük bir çoğunluğu Polonya'da olmak üzere 4,673,655 adet üretilmiş. 1000 araçlık "Mutlu Son" isimli son seri ise sadece sarı ve kırmızı renkten oluşmuş.

126p serisinin ise Polonya için özel bir anlamı var. Komünizm döneminde  bireylerin özel arabaya sahip olması lüks olarak algılandığından ülkedeki araba sayısı oldukça az. Ülkede sınırlı sayıda üretilen Syrena da yeterli gelmiyor. Yönetimin değişmesiyle birlikte 126p'nin üretimine başlanıyor ve araba çok ufak olmasına rağmen her bir Polonyalı ailenin favori arabası haline geliyor.

Buradaki 126'nın koltuk kılıfları baya ilginç. Sanırım eskiden bu kılıfları daha çok görüyorduk. Sahibi neşeli bir karakter mi desek çocuklarına bir kıyak mı geçmiş bilemedim ama Gufiler, Mikiler yetmemiş, arka tarafa da kim olduğunu çıkaramadığım bir karakterin sticker'ı gelmiş.




Bugün 1990-92 model bir 126'nın fiyatı çok da az sayılmaz, 2.500-3.500 TL arasında değişiyor.

Buyrun size gıcır gıcır bir Fiat 126.



3 Kasım 2010 Çarşamba

Kaplumbağa


Tek kare. Beşiktaş'ta bir sokakta uzun süredir kıpırdamadan duruyor ama belli ki bakımı ihmal edilmiyor. Arabanın sol lastiklerinin altındaki taşlar için ise söyleyecek birşey yok.

Kaplumbağa'nın tasarımcısı Ferdinand Porsche. Hitler'in kendisinden 5 kişilik bir aile için araba tasarlamasını istemesiyle başlıyor herşey ve sonunda kaplumbağa üretimine kadar gidiyor. Bininci arabanın üretimine doğru ilerlerken Porsche savaş suçlusu olarak tutuklanıyor ve 1951'de vefat ediyor. Aynı yıl kaplumbağa Türkiye'ye teşrif ediyor.



Kaplumbağa 1968 yapımı The Love Bug isimli filmde Herbie karakteriyle bir film yıldızı da olmuş. Hatta ardından serisi çekilmiş. Herbie filmde çeşitli akrobasilerin yanısıra otomatik sürüş de yapabiliyor.




Haki



1975 model bir Mercedes daha.. Cihangir'de bir yokuşta kalmış. Uzun zamandır hergün geçtiğim bir yol olmasına rağmen kendisini farketmemişim, bu yüzden ne zamandır burada olduğunu kestiremiyorum. Fakat sokaktaki bir apartman görevlisinin dediğine göre sahibi yakınlarda. Devletin hurdaları toplamaya başlamasıyla birlikte arabasını teslim edecekmiş. 'Ömrünü Tamamlamış Araçların Kontrolü' yönetmeliğe girmiş. Buna göre 2010 sonuna kadar Türkiye'de hurda toplama ve ayrıştırma tesisleri kurulacak ve böylece sayısı yılda 50.000'i bulan hurdalar tekrardan değerlendirilebilecek.

Direksiyonu koltuklarla da uyumlu; bej süetten.



Koltuk döşemelerinde retro havası.

Ve arka camda sararmış bir gazete ve önemsiz bir dosya.