25 Kasım 2010 Perşembe

Aleko





1990'lardan kalma bir Moskvich. Cihangir Caddesi'nde diğer araçların tersine park halinde, simetriyi bozmak için burdayım der gibi asfalta yapışmış.

Rusya kökenli Moskvich'in üretimi 1945'ten 2002'ye kadar devam etmiş. Evet tahmin edildiği üzere de Moskovalı demek oluyor. Modelin adı Aleko'nun açılımı da şaşırtmıyor:  Автомобильный завод имени Ленинского Комсомола", Aftomobilnyi zavod imeni Leninskogo Komsomola yani "Automotive Factory of Lenin's Komsomol".

Önce sadece uzaktan resim alabildim çünkü yaklaştığımda içeride genç bir çocuk olduğunu ve beni farkedince uyandığını gördüm. Bu beklenmedik durum karşısında tepkim hızlıca uzaklaşmak olduysa da sonra yeniden yaklaşarak birkaç resim daha aldım. Hayal meyal bir seyahat çantası gördüğümden gezgin bir çocuktu diye düşünüyorum. Arabanın bulunduğu yere ancak ikinci gidişimde içeriden resim alabildim, tabii gezgin çoktan yola koyulmuştu. İçeride bazı eşyalarını bıraktı mı yoksa o eşyalar daha önceden kalma mı bilemiyorum ama bir hurdanın ilk kez bir ev gibi kullanıldığını görmek güzel. İçeride dolap niteliğinde gri bir sepet ve içinde karmakarışık bir sürü eşya var.



Arka cam ise çoğu zaman olduğu gibi curcunaydı, çocukla birlikte birçoğu gitmiş. Kalanlar ise T.C. Anayasası, burun damlası, vitamin kutusu, sarımsak ve diş fırçası gibi alakasız şeyler.



80 ve 90'lardaki sadece arabanın ve modelinin yer aldığı araba reklamlarına bayıldığımı söylemiş miydim?












19 Kasım 2010 Cuma

Volvo 240


240 serisinden ahı gitmiş vahı kalmış 1974 model bir Volvo. Sahibine dair hiçbir iz yok. Emirgan Korusu yolunda yeniden dönüşümünü bekliyor.



Tasarımcısı Jan Wilsgaard 1950-1990 yılları arasında Volvo tasarım ekibinin başı ve birkaç model hariç tüm Volvolar onun elinde çıkıyor.



Yıllarca güven ve kaliteyi vitrinde tutan Volvo Mart ayında Çin'in en büyük otomotiv üreticilerinden biri olan Geely'e satıldı. Bundan sonra algıyı teslim aldıkları gibi koruyup koruyamayacaklarını göreceğiz.

9 Kasım 2010 Salı

Fiat 126



Cihangir Caddesi'nde çok küçük bir araba. Tam olarak teneke diyemesek de oldukça hafif. Yaklaşık 600 kg.

1973'ten 2000 yılına kadar büyük bir çoğunluğu Polonya'da olmak üzere 4,673,655 adet üretilmiş. 1000 araçlık "Mutlu Son" isimli son seri ise sadece sarı ve kırmızı renkten oluşmuş.

126p serisinin ise Polonya için özel bir anlamı var. Komünizm döneminde  bireylerin özel arabaya sahip olması lüks olarak algılandığından ülkedeki araba sayısı oldukça az. Ülkede sınırlı sayıda üretilen Syrena da yeterli gelmiyor. Yönetimin değişmesiyle birlikte 126p'nin üretimine başlanıyor ve araba çok ufak olmasına rağmen her bir Polonyalı ailenin favori arabası haline geliyor.

Buradaki 126'nın koltuk kılıfları baya ilginç. Sanırım eskiden bu kılıfları daha çok görüyorduk. Sahibi neşeli bir karakter mi desek çocuklarına bir kıyak mı geçmiş bilemedim ama Gufiler, Mikiler yetmemiş, arka tarafa da kim olduğunu çıkaramadığım bir karakterin sticker'ı gelmiş.




Bugün 1990-92 model bir 126'nın fiyatı çok da az sayılmaz, 2.500-3.500 TL arasında değişiyor.

Buyrun size gıcır gıcır bir Fiat 126.



3 Kasım 2010 Çarşamba

Kaplumbağa


Tek kare. Beşiktaş'ta bir sokakta uzun süredir kıpırdamadan duruyor ama belli ki bakımı ihmal edilmiyor. Arabanın sol lastiklerinin altındaki taşlar için ise söyleyecek birşey yok.

Kaplumbağa'nın tasarımcısı Ferdinand Porsche. Hitler'in kendisinden 5 kişilik bir aile için araba tasarlamasını istemesiyle başlıyor herşey ve sonunda kaplumbağa üretimine kadar gidiyor. Bininci arabanın üretimine doğru ilerlerken Porsche savaş suçlusu olarak tutuklanıyor ve 1951'de vefat ediyor. Aynı yıl kaplumbağa Türkiye'ye teşrif ediyor.



Kaplumbağa 1968 yapımı The Love Bug isimli filmde Herbie karakteriyle bir film yıldızı da olmuş. Hatta ardından serisi çekilmiş. Herbie filmde çeşitli akrobasilerin yanısıra otomatik sürüş de yapabiliyor.




Haki



1975 model bir Mercedes daha.. Cihangir'de bir yokuşta kalmış. Uzun zamandır hergün geçtiğim bir yol olmasına rağmen kendisini farketmemişim, bu yüzden ne zamandır burada olduğunu kestiremiyorum. Fakat sokaktaki bir apartman görevlisinin dediğine göre sahibi yakınlarda. Devletin hurdaları toplamaya başlamasıyla birlikte arabasını teslim edecekmiş. 'Ömrünü Tamamlamış Araçların Kontrolü' yönetmeliğe girmiş. Buna göre 2010 sonuna kadar Türkiye'de hurda toplama ve ayrıştırma tesisleri kurulacak ve böylece sayısı yılda 50.000'i bulan hurdalar tekrardan değerlendirilebilecek.

Direksiyonu koltuklarla da uyumlu; bej süetten.



Koltuk döşemelerinde retro havası.

Ve arka camda sararmış bir gazete ve önemsiz bir dosya.

2 Kasım 2010 Salı

Belair



1957 model Chevrolet Belair. Karaköy'de Kemankeş Caddesi'nde bekliyor. Tam olarak terkedilmiş veya vazgeçilmiş diyemeyiz, sadece uzun zamandır ilgilenilmemiş sanırım. Diğer türlüsüne inanmak istemiyorum. Biraz boyaya ve cilaya ihtiyacı var, tabii bu dışarıdan görünen eksikler.  Dünyada hala Chevrolet kulüpleri var, topluca cilalı arabalarına atlayıp klasiğinden bir tur atıyorlar.

Kesinlikle çok havalı:



Ve biraz Chevrolet nostaljisi...


316




1989 model bir 316 gibi görünüyor. Plakadan sahibinin Beşiktaşlı olduğunu tahmin ediyoruz. Belki bir Fener mağlubiyeti sonrası daha fazla bu renge katlanamamıştır. Senelerdir Cihangir’de beklemede.

Hafızamda eniştemin kızgın suratlı arabası olarak yer etmiş bir BMW bu. Bugün bakınca da aynı ifadeyi görmek tuhaf.



Yazık ki paslanmaya ve çürümeye başlamış. Zamanının kesinlikle güzel arabalarından:





Serçe



Fiat/Tofaş’ın beyaz bir Serçe'si (tahminen 1985 model). Koleksiyonumuzun Türkiye’de üretilmiş olması sebebiyle özel parçalarından. Bir yandan da maalesef ki en çok saldırıya uğramış arabalarından, kurtarılacak bir tarafı kalmamış. Elimizde kendisine dair çok bilgi yok, Düzce’de bir köy evinin avlusunda  inzivaya çekilmiş. Garaj kapağının sökülmüş olması zamanında taşıma kapasitesini arttırmak içindir diye düşündürtüyor. Siyah beyaz bir fotoğraf olmasından dolayıdır herhalde ki biraz da hüzünlü görünüyor.

Sırada 80'lerden net bir Serçe reklamı:














Sarı Mercedes




Koleksiyona göç, gurbetçi v.b olguların sembollerinden biri olan sarı mercedesle başlama fikri nedense iyi geldi. (‘Mercedes Mon Amour’dakiyle aynı renk ve model olmasa da..) 1975 model bu sarı mercedes 3-4 yıl önce son kez Tophane'deki Meclis-i Mebusan Caddesi üzerinde belediyeye ait olmayan bir otoparka parkedilmiş. Kimbilir belki o zaman burası bir otopark değildi. Araç sahibi otopark görevlilerine arabayı hurdaya verebileceklerini veya isterlerse satabileceklerini söylemiş. Hal böyleyken her ne kadar sadece fotoğraf çekmek istediğimi söylediysem de beni de potansiyel müşteri olarak değerlendirerek arabanın lastiklerinin patlak değil; inik olduğunu, motorunun iyi konumda olduğunu, bunun bir klasik olduğunu ve istersem 2.000 TL’ye bana satabileceklerini söylediler. Tekliflerini şimdilik reddettim ama bir yandan ufak bir bütçeyle çok güzel bir duruma geleceğine eminim. Bugün 1975 model sağlam bir mercedesin satış fiyatı  ise 4.000-5.000 TL civarlarında.

Ön sağ camına sonradan yapıştırılmış bir Türk İslam Birliği logosunun haricinde ön koltukta yer alan Güneş gazetesi ve arka camdaki UTED (Uçak Teknisyenleri Derneği) yayınları sahibine dair izlerden bazıları. Tabii ki arabanın orijinalinde bulunan burundaki Mercedes logosu yerinden sökülmüş.



Arabanın orijinal haline bakarsak hakkını verip on  numara diyebiliriz:



Sarı Mercedes'i Ağustos sonunda bulmuştum. Artık bahsettiğim yerde değil. Yani ya satıldı ya da hurdada.